Kadın, Kadınlarımız, Kadınlar

Kadın, Kadınlarımız, Kadınlar…
 
Yüz yıllar boyunca saptırılmış dini inançlar, erkeklerin zalim hegemonyası, kalıplaşmış batıl toplumsal inanç ve algılar, kadını yüz yıllar boyunca değersizlik algısı üzerine hapsetmiş ve kendi değerini keşfetmekten yoksun bırakmıştır.


Yüzyıllar boyunca erkek egemen bir toplumlar dünyaya hâkim olduğu için savaşlar, cinayetler, kabalıklar, şiddetler hiç bitmemiştir. Dünyanın bütün kötü senaryolarının ,bütün yıkımlarının, bütün cinayetlerin arkasında hep erkekler vardır.


Kadın ise hayat veren, can bağışlayan olduğu için o yok etmeyi ve öldürmeyi seçmez. Kadın öldürmeye karşıdır. Çünkü Kadın tüm insanoğluna hayat verendir. Ağaçların kesimine en çok kadınlar karşı çıkar, bir hayvana zarar gelmesine en çok kadınlar karşı çıkar, bir insanın aç kalmasına en çok kadınlar karşı çıkar. Kadın merhametin ve şefkatin öz kaynağıdır.


Eski çağlarda maalesef eril unsurların hâkim olduğu çağlar olduğu için kadın ikinci plana çekilmiştir. Eski çağlar beden gücü hâkimiyetinin etkin olduğu yıllardı, dolayısıyla insana en başta bedensel bir varlık kavramı üzerinden bakılmaktaydı. Çünkü savaşlar dâhil her şey bedensel güç ve imkânlarla yapılmaktaydı. Erkek bedensel olarak kadından daha güçlü bir varlık olduğu için ve bedensel gücün en önemli unsur olduğu çağlar yaşandığından dolayı kadın ikinci plana atılmış hatta erkeğin hizmet edeni tabiri caizse bir kölesi olarak görülmüştür.


Maalesef günümüzde kadına yapılan bütün haksızlıkların, şiddetin, saygısızlığın, değersizliğin kaynağı yüzyıllar boyunca eski çağlardan gelen genetik aktarımların sonucudur. İnsanın kişiliği üzerinde genetik etmenler çok önemlidir. Bizim kişiliğimizin oluşmasında genetik faktörler çok önem arz eder.  Bir çok insan farkında olmadan kendi bilinç altlarında eski çağlardan gelen genetik aktarımların etkisiyle; kadını erkeğin kölesi gibi gören, erkeğin emrinde ve sınırları dâhilinde olması gerektiğine inanılan, aciz ve zayıf bir varlık olarak kadını görmektedirler. Yine Kadınların belli bir kısmı da geçmiş genetikten gelen değersizlik algısı ve inancıyla kendinde ki üstün potansiyelini keşfedememektedir.


 Özetle bu çağdaki kadınlara karşı yapılan bir suçun, haksızlığın, yanlışın temelinde atalarımızdan gelen genetik aktarımın etkisi çok büyüktür. Günümüz çağında bedensel gücün eski çağlarda ki gibi önemli unsur olmaması ve günümüzde aklın, bilimin, hukukun ve yaratıcılığın çok fazla daha önde olduğu bir çağ olması sebebiyle kadının çok daha aktif ve önde olduğu bir çağda bulunmaktayız. Artık kadına bakan eski köhne zihniyetin algısı kırılma noktasına gelmiştir. Bu kırılma noktasında insanoğlu günümüz koşulları ile geçmiş bozuk genetik aktarımları çakışma yaşamaktadır. İnsanların eski çağ zihniyetinden gelen genetik aktarımla, bu çağın gerektirdiği çağdaş bilincin çakışması hallerini yaşamaktayız.


Toplumsal büyük devrimleri gerçekleştiren insanların en önemli özelliklerinden birisi kadına verdiği değer, bu devrimlerin temelinde kadına ayırdığı yerin öneminin büyüklüğü yatar.
Hz. Muhammed s.a.s efendimizin kadına verdiği değer ve önem gerek hayatında, gerek toplumsal yaşamında, gerekse bir çok hadisinde mevcuttur. Yine Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurucusu Mustafa Kemal Atatürk yaptığı bir çok devrimde kadın ve kadın haklarına çok önem vermiştir.


Toplumların dönüşüm, gelişim, üretim ve hayatı ancak kadının çok daha aktifleşmesi ile mümkündür.


Kadınları baskılayan ve pasifize toplumlara bir bakın her açıdan geri kalmış, uygarlık ve insanlık seviyesi düşük toplumlardır.


Kadın duygudur. İnsanı insan yapan en güzel etmen duygudur. O yüzden kadın üstündür. Kadın daha değerlidir. Kadın ve erkek eşittir eyvallah ama bu kanun önündeki bir gerçekliktir. Mana yönünden kadın üstündür. Kadınların yönettiği bir dünyada olsaydık şahit olurduk ki; savaşların az olduğu, sosyal yardımların çok daha aktif olduğu, sokak ve şehirlerin çok daha düzenli olduğu çok daha güzel bir dünyada olacaktık. Fakat dünya siyasetinde de günümüze geçmişten gelen eril egemenliği devam etmektedir. Siyasette çok aktif olan kadınlarda siyaseti eril yönlerini baskın tutarak yapmaktadırlar. Çünkü dünya siyasetine eril enerjili insanlar hâkimdir ve bu çark şimdilik böyle dönmektedir.


Kadın, Allah’ın cemal sıfatının zuhurudur. Allah’ın cemal sıfatı; merhamet, sevgi, hoşgörü, iyimserlik, güzellik, zarafet, yumuşak huyluluk, barış, şefkat, kibarlık, hayat verme gibi güzel değerleri ihtiva eder.


Kadın duygudur, kadın güzel sıfatların ve değerlerin toplamıdır. Kadın Allah’ın güzelliğinin en mübarek aynasıdır. Ben kadın erkek eşittir tartışmasına girmeyeceğim. Çünkü kadın üstündür. Evet kadın erkekten üstündür. Mana gözü açık olanlara bu ayan beyandır. Ama birde kadın ve erkekten üstün olan varlık vardır ona da ‘ER’ dir. ‘Er’ nefsini ve benliğini arındırabilmiş Allah’ın cemal ve kemal sıfatına mazhar olmuş kamil bilincin adıdır. Cinsiyetin ve cinsiyet kavramının ötesindedir. Kadınlardan ve erkeklerden de çıkabilir. “Er” yani olgunlaşmış bilince ulaşan insan aslı itibari ile en üstün insan vasfını taşıyan kişidir.
Bir erkek nefsinden ve benliğinden ne kadar arınırsa o kadar kadına bakış açısı değişir. Nefsinden arınmış insanın her zaman kadına bakış açısı daha güzeldir. Ruhen arınmış bir erkek, kadının ruhuna değer verir ve ruhunu besler. Gönlünü arıtmış gönlü güzel bir erkek kadının gönlünün güzelliğine değer verir ve kadının gönlüne dokunup gönlünü besler. Kendi nefsini arındıramamış insanda devamlı kadını baskılayan ve onu örtmeye çalışan bir hale bürünür. Aslında örtmek istediği kendi nefsidir fakat bunu başaramadığı için kadını örtme ve pasifize etme derdine düşer.


Bir erkeğin değeri kadına verdiği değer kadardır. Kadına verdiği değerde eşine, kızına, annesine ve tüm yakınlarına ve kadınlara verdiği değer kadardır.


Tüm Dünya Kadınlarının Dünya Kadınlar gününü en içten sevgi, saygı ve değerle kutlarım.


Dilerim ki dünyanın her yerinde kadınların çok daha değer gördüğü, çok daha aktif olduğu ve değerinin anlaşıldığı yıllar olur…

Sevgilerim ve saygılarımla  Eren ŞANLI.


Yorumlar